Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Zeynep Tezel, Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven ve Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Mahkemesi Hukuku Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Sibel Can’ın konuşmacı olarak yer aldığı panelin moderatörlüğünü Sosyoloji Bölümü Arş. Gör. Bilge Kotanak yaptı.
Eğitim Fakültesi Nurettin Topçu Konferans Salonu’nda yapılan etkinliğe Sosyolojik Düşünce Topluluğu Akademik Danışmanı Prof. Dr. İbrahim Mazman, akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimiz katıldı.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan program, Sosyolojik Düşünce Topluluğu Başkanı Serhat Ayaz ve Panel Moderatörü Sosyoloji Bölümü Arş. Gör. Bilge Kotanak’ın açılış konuşmaları ile devam etti.
Topluluk faaliyetleri hakkında bilgi veren Serhat Ayaz, “Etkinliklerde temel amacımız akademik donanım ile sosyal bilinci bir araya getiren çok yönlü düşünebilen bir öğrenci profili oluşturmaya katkı sunmaktır. Bugünkü etkinliğimize katkı sağlayan hocalarımıza ve öğrenci arkadaşlarımıza teşekkür ederim.” dedi.
Panel moderatörü Sosyoloji Bölümü Arş. Gör. Bilge Kotanak, “Herhangi bir toplumsal sorunun sonuç odaklı ele alınması çözüm noktasında bizlere bir şey kazandırmıyor. Sorunu ortaya çıkaran dinamiklerin çok yönlü ele alınması, sosyal bilimlerin bir araya gelerek sorunun kaynaklarını değerlendirmesi gerekiyor. Kadına yönelik şiddetin sosyal, psikolojik ve hukuki olarak bir arada ele alınması bağlamında bu panelin hepimiz adına çok değerli olacağını düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Tezel, konuşmasının devamında Birleşmiş Milletler bünyesinde yapılan kadın çalışmaları, Uluslararası Kadın Konferansları ve sonuçları, aile içi ve kadına şiddetin önlenmesi için ülkemizde yapılan hukuki ve sosyal çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Panel, Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven'in konuşması ile devam etti. Kadına şiddetin psikolojik boyutunu ele alan Güven, "Kadına yönelik şiddet ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya ıstırap veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem ve bu eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakmadır. Dünyada her üç kadından biri şiddete maruz kalmakta şiddete maruz kalan kadınların % 40'ından daha azı yardım talep etmektedir. Şiddet deyince sadece fiziksel şiddeti anlamamalıyız. Şiddetin psikolojik, ekonomik ve cinsel olmak üzere diğer türleri de kadınlar üzerinde derin izler bırakır. Kadına şiddetin psikolojik etkilerine baktığımızda şiddet sonrası kadınlarda travma sonrası stres bozukluğu semptomlarının görüldüğünü, depresyon ve anksiyete bozukluklarının gelişme riskinin olabileceğini söylemek mümkün. Kadına yönelik şiddet, bireyin kendilik değerini zedeleyerek ‘Ben değersizim.’, ‘Ben sevilebilir biri değilim.’ gibi olumsuz temel inançların gelişmesine neden olur. Kadınlar çoğu zaman yaşadıkları şiddetten kendilerini sorumlu tutabilir. Bu durum da utanç duygusunu derinleştirir ve sosyal izolasyona neden olabilir. Kadına uygulanan şiddet genellikle aile içerisinde yaşandığı için en önemli etkiler kadınla birlikte çocuk üzerinde görülür. Şiddet döngüsü içerisinde büyüyen çocuklarda düşük benlik saygısı, uyum sorunları, düşük akademik başarı, antisosyal özellikler, suça yönelme ve intihar eğilimi görülebilmektedir. Kadına yönelik şiddetin nedenleri çok boyutludur ve bireysel, toplumsal, kültürel, yapısal ve ekonomik etkenlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Özellikle erken dönem yaşantılarında travmatik çocukluk deneyimleri, güvensiz bağlanma stilleri, sosyal öğrenme ve model alma, duygusal regülasyon problemleri, bilişsel çarpıtmalar, özgüven eksikliği ve bağımlılıklar kadına yönelik şiddette yaygın görülen nedenler arasındadır.” dedi.
Şiddet mağduru kadınlara yardım konusunda atılabilecek adımlara değinen Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven, " İlk olarak kadınlara güvenli ve yargılayıcı olmayan bir ortam sağlanmalı ve psikolojik ilk yardım sunulmalıdır. Kadınların yaşadıkları deneyimleri paylaşabilecekleri destek grupları yalnızlık hissini azaltır ve iyileşme sürecini hızlandırır. Psikoterapi desteği alınması sürecin daha sağlıklı atlatılmasına yardım olur. Bunların yanı sıra toplumsal farkındalık oluşturmak adına yapılan her türlü çalışmalar kadına yönelik şiddeti önleme konusunda destekleyicidir.” dedi. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda hizmet veren Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri, ŞÖNİM (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri), Kadın Konukevleri, ALO 183, KADES (Kadın Acil Destek İhbar Sistemi) ve 155 Polis İmdat Acil Çağrı Merkezi gibi kurum, kuruluş ve uygulamalar olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven, şiddetle mücadele konusunda hepimize önemli sorumluluklar düştüğünü ifade etti.
Dr. Öğr. Üyesi Sibel Can, kadına şiddetin hukuki boyutu hakkında bilgi verdi.
Dr. Öğr. Üyesi Can, "Kadına karşı şiddet, çok boyutlu bir insan hakları ihlalidir. Ceza hukuku, şiddetin önlenmesi ve faillerin cezalandırılmasında temel araçtır. Caydırıcılık, sadece kanun maddeleriyle değil, uygulama ve toplumsal bilinçle sağlanır." dedi.
Türk Ceza Kanunu'nda kadına karşı işlenen psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddet suçlarına verilen cezaları anlatan Dr. Öğr. Üyesi Sibel Can, "2022 ve sonrası yapılan düzenlemelerle kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, eziyet, tehdit gibi suçların kadınlara karşı işlenmesi halinde verilecek cezalar artırılmıştır. Örneğin, kasten yaralama suçunun ceza alt sınırı 4 aydan 6 aya çıkarılmış, tehdit suçunda ise alt sınır en az 9 ay olarak belirlenmiştir. Kasten öldürme suçunun nitelikli halleri arasında 'kadına karşı işlenmesi' açıkça belirtilerek, kadın mağdurlara karşı işlenen bu suçlarda cezalar ağırlaştırılmıştır. Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu, tutuklama nedeni varsayılan katalog suçlar arasına alınmıştır. Israrlı takip suçu (stalking) kadına yönelik şiddet kapsamında ayrı bir suç olarak tanımlanmış ve cezai yaptırımları getirilmiştir. Israrlı bir şekilde; fiziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir. Şiddet mağduru kadınların avukat talepleri halinde baro tarafından ücretsiz avukat sağlanması kabul edilmiştir. 15 Temmuz 2023'te yayımlanan 7456 Sayılı Kanun ile infaz yasasında değişiklik yapılmıştır. Bu düzenleme ile açık cezaevine geçiş ve denetimli serbestlikten yararlanma süreleri 3 yıl öne çekilmiştir. Bu infaz düzenlemesi, kadınlara karşı işlenen suçlarda hükümlülerin cezasızlıkla ödüllendirilmesi anlamına gelebileceği endişesi yaratmıştır. Örneğin, cinsel saldırı suçundan hüküm giymiş bir kişi, eski düzenlemeye göre 2029'da açık cezaevine geçerken, yeni düzenlemeyle bu tarih 2026'ya çekilmiştir. Denetimli serbestlikten yararlanma süresi de 2031'den 2028'e inmiştir." şeklinde konuştu.
Kadına yönelik şiddet olaylarının soruşturma, yaptırım ve infaz aşamalarındaki eksikliklere değinen Dr. Öğr. Üyesi Sibel Can; tanık beyanlarının güvenilirliği sorunu, ekonomik ve psikolojik şiddetin ispatının zorluğu, adlı tıp raporlarının sınırlılığı, siber şiddetin ispatında teknik bilgi ve takip gerekliliği gibi nedenler dolayısıyla kadına yönelik şiddetin delillendirilmesinde zorluklar yaşanabildiğini ifade etti.
Dinleyicilerin sorularının cevaplanması ve Panel Moderatörü Sosyoloji Bölümü Arş. Gör. Bilge Kotanak’ın genel değerlendirmesi ile devam eden panelin ardından Sosyolojik Düşünce Topluluğu Akademik Danışmanı Prof. Dr. İbrahim Mazman tarafından Prof. Dr. Zeynep Tezel, Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven ve Dr. Öğr. Üyesi Sibel Can’a plaket ve teşekkür belgesi verildi.
Program, günün anısına fotoğraf çektirilmesi ile sona erdi.